Köpek insanı mısınız yoksa kedi insanı mı? Hangisi olursanız olun, köpeklerin bizlere karşı sıcak davranışlarını fark etmişsinizdir. Günümüzde hem sokaklarda sahip çıktığımız hem de ev hayvanı olarak baktığımız köpeklerle geçmişimiz atalarımıza kadar gitmekte. İnsanlarla köpek ırkı arasındaki sadık ilişki binlerce yıl öncesine, göçebelerin kurtlarla ilk tanışmasına dayanıyor.
Kurtlarla insanların ilişkisinin nasıl ve neden başladığı bilinmese de yaklaşık 20 bin yıl kadar önce kurtların evcilleştirildiği tahmin ediliyor.
İnsanlar gibi köpekler de sosyal canlılar oldukları için karşılıklı etkileşime ihtiyaç duyarlar, bu yüzden aralarındaki etkileşim iki taraf için de oldukça faydalıdır. Mesela çoğu insan köpekleri sayesinde kendilerini daha güvende ve huzurlu hisseder, köpeklerin koruyucu iç güdülerine o kadar güvenilir ki bahçe girişlerine ‘Dikkat Köpek Vardır!’ yazılı tabelalar asıp hırsızlardan koruyacakları düşünülür. Sosyal medyada veya haberlerde karşılaşmış olabileceğiniz üzere ‘Sahibini koruyan köpek’ , ‘Köpek, çocuğu kurtardı’ gibi türlü başlıklarla bunların örneklerine rastlanır. Köpeklere bu kadar çok güvenilmesinin aslında kanıtlanmış bir açıklaması var. Çünkü köpekler, insanlar gibi dost ve düşman arasındaki ayrımı yapabiliyorlar. Bu yüzden bir köpeğe evinizi emanet ettiğiniz de hırsızlardan koruyacaklarına inanıyorsunuz.
Köpeklerin sahiplerine karşı aşırı sevgi dolu olmalarına, genetik olarak dışa dönük olmaları sebep aslında! Köpeklerdeki bu hiper-sosyallik geni çocuklarda görülen William Sendromu(Williams–Beuren Syndrome)’na sebep olan aynı gen ile bağlantılı olabilirmiş. Çok nadir olarak görülen bu hastalık 7 numaralı kromozom çiftinde meydana gelen hatadan kaynaklanmaktadır.
Bu hastalığa sahip çocuklarda dışa dönüklük, enerji, başka insanların yaşamına ilgi duyma, tanıdık-yabancı ayrımı yapmadan herkesle iletişim içinde olma isteği gibi psikolojik etkilerle beraber öne çıkan yüz hatları, kas-eklem bozuklukları, böbrek ve kalp rahatsızlıkları gibi fizyolojik etkiler de gözlemlenir. Bu sendromun beraberinde getirdiği hastalıklardan dolayı çocuklar çok uzun yaşamazlar. Köpekler ile bu hastalığa sahip çocuklar arasındaki ortak nokta ise enerji dolulukları ve hiç solmayan gülümsemeleri.
Eğer köpeğiniz varsa köpeğinizin sizi anladığını ya da sokaktan geçerken köpeklere dikkat ettiyseniz sizinle iletişime geçmeye çabaladıklarını görmüşsünüzdür. Nörobilimciler tarafından yapılan araştırmalar bunu kanıtlar nitelikte! Köpeklere ve insanlara daha önce duydukları ve duymadıkları sözcüklerin dinletildiği bir test yapılmış. Sonuç olarak köpeklerin daha önce duymadıkları kelimelerde beynin işitme sistemi aktifleşirken insanlarda daha önce duydukları kelimelere karşı beyinde işitme bölgesi aktifleşmiştir. Bu da demek oluyor ki köpekler, daha önce duymadıkları kelimelere karşı işitme loblarını daha aktifleştiriyorlar çünkü sahiplerinin onlarla iletişime geçtiği ve anlamak istediğini sanıyorlar.
Ancak, bu demek değil ki köpeklerle insanların en iyi iletişim yöntemi sözlü iletişim. Köpekler, görsel iletişime daha efektif tepki verirler. Mesela, köpeğinize bir numara öğretmek istiyorsanız, sözlü iletişimden ziyade görsel iletişim daha çabuk ve işe yarar yanıt almanızı sağlar.
Köpekleri bizim sadık dostlarımız yapan bir diğer element ise duyu alma organları. İnsanlarla aynı 5 duyu organına sahip olmalarına rağmen köpeklerin duyma ve koklama algıları, özellikle de koku alma organları bizlere kıyasla çok ama çok daha gelişmiş! Polisler tarafından özel olarak eğitilen K-9 (Polis köpekleri), asayişin sağlanmasında büyük bir rol üstlenir. Uyuşturucular, bombalar gibi maddelerin kokularını alıp polislere yardımcı olurlar. Hatırlarsanız, Arka Sokaklar dizisinde Mesut Komiser’in Garip isimli Alman Kurdu köpek ile beraber görevlere çıktıkları birçok sahne yer almıştır. Yıllar boyunca her yerde karşımıza ‘dost’ rolüyle çıkan köpekler insanlara yardım etmeyi çok seviyorlar.
Üstelik köpeklerin koku organlarının kullanıldığı tek alan asayiş değil. Sağlık alanında da köpeklerin üstün koku algılarından yararlanılıyor. İnsandaki hastalıkların tespitini bile yapabiliyorlar. Mesela insandaki 4 farklı kanser türünü, ciltleri, nefesler ya da kan örneklerini koklayarak ayırt edebiliyorlar. Hatta, son zamanlarda Almanya’da yapılan çalışmalara göre köpekler koronavirüsü koklayabilirlermiş! SARS Salgını sırasında virüsü tespitte yaklaşık %94 oranında başarı sağlayan köpekler, grip ile koronavirüsün sebep olduğu balgam ve tükürük arasındaki farkı anlayabiliyorlar.
Kim bilir, belki de bir gün can dostlarımız sayesinde koronavirüsü yeneceğiz.
Dilay Kalınoğlu
17 AĞUSTOS 2020
BALIKESİR HABERCİ GAZETESİ
KAYNAK: https://www.habercigazetesi.net/can-dostumuz-kopekler/